Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki yeni bir barış anlaşması, Güney Kafkasya üzerinden stratejik bir transit koridoru açmaya hazırlandığından, lojistik ve dış ticaret alanında yeni bir çağın eşiğinde.
Ermenistan’dan geçen ve Azerbaycanın bölgesinin büyük kısmını Nakhchivan’ın büyük bir kısmını sınırlayan Türkiye’yi sınırlayan Nakhchivan’ın ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliği yaptığı üçlü zirvede imzalanan önemli bir parçası.
Zirve, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ilham Aliyev ve Ermeni Başbakanı Nikol Paşinyan’ın onlarca yıldır çatışmayı bitirmeyi amaçlayan ortak bir bildiri imzaladığını gördü.
Anlaşma uyarınca, ABD, İran sınırına yaklaşan “Uluslararası Barış ve Refah için Trump rotası” olarak adlandırılan önerilen yolun kalkınma haklarına sahip olacak. Tahran bunu kabul etmeyeceğini söyledi.
Bakü ve Erivan, dağlık bir Azerbaycan bölgesi olan Nagorno-Karabakh’ın Ermenistan destekli silahlı ayrılıkçılar tarafından işgal edildiği 1980’lerin sonlarından beri çelişiyorlar. Azerbaycan 2023’te bölgenin tam kontrolünü geri aldı ve yerleşim bölgesindeki yaklaşık 100.000 Ermeni Ermenistan’a döndü.
Barış müzakereleri yaklaşık iki yıldır devam ediyordu, Beyaz Saray devreye girene kadar ilerleme belirtisi yoktu.
Zangezur koridoru, 32 kilometrelik (20 mil genişliğinde) bir Ermeni bölgesi yaması ile ayrılan Azerbaycan ve Nakhchivan Exclave’i birbirine bağlayacak.
Büyük bir petrol ve gaz üreticisi olan Azerbaycan için rota, Türkiye’ye daha doğrudan bir bağlantı sağlar ve Avrupa’ya daha ileri bir bağlantı sağlar. Koridorun sonunda bir demiryolu hattı, petrol ve gaz boru hatları ve fiber optik hatlar içermesi bekleniyor.
Avrasya lojistiğinde stratejik fırsat
Rota sadece bir ulaşım projesi değil, Türkiye Yönetim ve Lojistik Derneği (UTIKAD) başkanı Bilgehan Engin’e göre, bölgesel ticaret yollarını, lojistik ağlarını ve jeopolitik dengeleri yeniden şekillendirmeye hazır olan stratejik bir girişim.
“Uluslararası barış ve refah için Trump rotası” olarak adlandırılan rota, Türkiye’nin bölgesel lojistik ve ticaret stratejileri için kritik bir fırsat olarak görülüyor.
Uzmanlar, koridorun enerji, ulaşım ve dijital altyapıda yeni entegrasyon yolları sunabileceğini öne sürüyor. Demiryolları, petrol ve gaz boru hatları ve rota boyunca planlanan fiber optik ağlarla Türkiye, enerji ve iletişim için bölgesel bir geçit olarak ortaya çıkabilir.
Analistler, koridorun Türkiye’nin lojistikteki rekabet avantajını, özellikle İstanbul ve Güney Mersin eyaletindeki Avrupa pazarlarına kilit ağ geçitleri olarak hizmet eden limanları aracılığıyla artırabileceğini belirtiyor. Orta Koridorun Bakü-Tifar-Kars Demiryolu ile entegre edildiğinde, Zangezur hem ulaşım maliyetlerini hem de teslimat sürelerini önemli ölçüde azaltabilir.
Utikad’dan Engin, “Türkiye, Doğu ve Batı arasında bir lojistik köprüsü kurarak küresel tedarik zincirlerinde merkezi bir aktör olma fırsatına sahip.” Dedi.
Orta koridora tamamlayıcı yol
Zangezur koridorunun, Çin’den Hazar Denizi boyunca Azerbaycan, Georgia, Türkiye’ye ve Avrupa’ya uzanan orta koridora alternatif ve tamamlayıcı bir yol sunduğunu açıkladı.
“Gürcistan’daki altyapı sınırlamaları ve gümrük darboğazları nedeniyle, transit süreleri uzatıldı. Zangezur rotası bu gecikmeleri önemli ölçüde azaltabilir.”
Engin’e göre Türkiye, Nakhchivan ve Azerbaycan üzerinden Orta Asya’ya doğrudan kara ve demiryolu bağlantıları kuracaktı. “Transit süreleri kısaltılacak, lojistik maliyetleri azalacak ve Türk cumhuriyetleri ile kesintisiz bağlantılar kurulacak. Bu aynı zamanda Türkiye’deki Doğu İlleri için yeni ekonomik fırsatlar yaratacaktır.”
Utikad, koridorun Türkiye’ye sadece ticari değer değil, aynı zamanda jeoekonomik önemi de ekleyeceğine inanıyor. Planlanan Kars-Hepdir-Nakhchivan Demiryolu ile entegre olan doğu bölgeleri için yeni ticaret yolları ve kalkınma beklentileri açabilir.
Engin, “Bu koridor sadece Türkiye’nin Avrasya’daki merkezi konumunu güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda Türk dünyasının ekonomik ve kültürel olarak yaklaşması için bir araç olarak da hizmet edecek.” Dedi.
Jeopolitik riskler
Engin, koridorun yönetilmesine potansiyel katılımının, özellikle limanların, demiryollarının, güvenlik sistemlerinin ve gümrük altyapısının modernizasyonu yoluyla operasyonelleşmesini hızlandırabileceğini söylüyor.
“Bu, Türkiye’nin bölgesel bir lojistik merkezi olma hırsını hızlı bir şekilde izleyebilir.”
Bununla birlikte, jeopolitik riskler konusunda da uyardı.
Engin, “ABD’nin koridor üzerindeki etkisi Çin’in ticaret güvenliğini tehdit edebilir ve karşı önlemleri kışkırtabilir. Ayrıca Rusya’nın Güney Kafkasya’daki etkisini azaltabilir ve Türkiye’nin lojistik liderliğini sınırlayabilecek siyasi baskılara yol açabilir.” Dedi.
Türkiye’nin süreci hem jeopolitik hem de jeoekonomik hassasiyetle yönetmesi, bölgesel dinamiklerle uyumlu dengeli bir politika peşinde koşarken stratejik özerkliği sürdürmesi gerektiğini vurguladı.