Paralimpik masa tenisinin büyük yıldızı Abdullah Öztürk, kariyerinin en yoğun antrenmanlarından birini geçerken, yaklaşan Avrupa Para Masa Tenisi Şampiyonası’na hazırlanırken, İsveç’in Helsingborg kentinde yarışacağı üç müsabakada da madalya hedefliyor.
İki hafta önce Fransa’da düzenlenen üst düzey bir yarışma da dahil olmak üzere zorlu bir turnuva serisinden yeni çıkan, iki kez Paralimpik şampiyonu olan oyuncu, artık her seansın bir sezonluk çalışmayı podyum başarısına dönüştürmeye yönelik olduğunu söylüyor.
Hem Rio 2016 hem de Tokyo 2020’de altın madalya kazanan Öztürk, takımın hazırlıklarının aciliyet ve amaç taşıdığını söyledi. Milli takım, tekniği keskinleştirmek, dayanıklılığı güçlendirmek ve şampiyona maçı için gereken keskinliği geliştirmek için tasarlanmış bir programın omurgasını çift antrenman seanslarının oluşturduğu 10 günlük bir final kampına yerleşti. Teklerde, çiftlerde ve karışık çiftlerde yarışacak; üç kategori, üç madalya hedefi ve değişmeyen bir kişisel standart.
“Tüm kariyerim altın için savaşmak üzerine inşa edildi ve bu şampiyonluk da farklı değil” dedi. “Kamp çok yorucu, tempo amansız ama ödülün İsveç’e gelmesi gerekiyor. Her üç kategoride de madalya istiyorum. Umarım hepsi altın olur.”
Avrupa Şampiyonası’nın öncelikli hedefi olan Öztürk’ün geniş kariyer haritası daha da genişliyor. Şimdiden gözünü, sporun en büyük sahnelerinden birinde beşinci kez sahneye çıkacak olan 2028 Los Angeles Paralimpik Oyunları’na dikmiş durumda. Bu seviyede rekabet etmek, hırsla gerçekçiliği dengelemeye devam eden 34 yaşındaki oyuncu için yine duygusal ve kişisel bir hedef olmaya devam ediyor.
“Sağlığım güçlü kalırsa hedefim Los Angeles’a ulaşmak ve beşinci Paralimpik Oyunlarımda yarışmak” dedi. “Emekli olduktan sonra, deneyimlerimi aktarmak için yöneticilik veya antrenörlüğe geçebilirim, ancak bu kararda acele etmeyeceğim. Madalya için savaşabileceğimi hissettiğim sürece yarışmaya devam edeceğim. Bu olasılığın azaldığını hissettiğim gün, bu benim son maçım olacak.”
Milli takımın en deneyimli sporcularından biri olan Öztürk, aynı zamanda takım arkadaşlarının deyimiyle “ağabey” olan mentor rolünü de taşıyor.
Yıllar süren ortak antrenman kampları, yatılı okul anıları ve kolektif mücadele, takımı birbirine sıkı sıkıya bağlı bir aileye dönüştürdü.
Mevcut milli takım sporcularının birçoğu aynı yatılı spor okullarında birlikte büyüdü; bu, Öztürk’ün tutarlı uluslararası başarılarının temeli olduğuna inandığı güven, disiplin ve destek kültürünü yaratan bir bağdır.
“Yıllar geçtikçe bir aile kurduk” dedi. “Antrenman yaparken birbirimizi kolluyor, birbirimizi düzeltiyor ve ayağa kaldırıyoruz. Bu gruptaki hemen hemen herkesin Avrupa, dünya ve Paralimpik madalyaları var. Güçlü bir aile ruhu olmadan böyle bir kültür olmaz ve masaya da o ruh yansıyor.”
Kendisini buraya getiren yolu düşünen Öztürk, hem esprili hem de unutulmaz olanı anıyor.
Kariyerinin başındaki bir maçta, çılgın bir forehand-backhand değişimi sırasında kendisini çok fazla zorladıktan sonra ralli ortasında sandalyesinden düştüğünü gördü, Çinli rakibinin kafası karışmış ve onu sahanın diğer tarafında aramaya başlamıştı.
Ancak en derin duygusal ağırlığı taşıyan, 30 Ağustos Türkiye’nin Zafer Bayramı’ndaki altın madalya maçı olan Tokyo 2020 finaliydi. O sabah kendisini bayrak, marş ve o an için kazanmaya çağıran yüzlerce mesajla uyandı ve bunu yerine getirerek ulusa sonsuza dek ulusal gururla damgalanmış bir Paralimpik zafer kazandırdı.
Öztürk, Helsingborg’a doğru son tura girerken evindeki taraftarlara bir mesaj gönderiyor: Takip etmeye devam edin, inanmaya devam edin ve Türkiye’nin Paralimpik sporcularını ileriye taşımaya devam edin.
“Paralimpik Masa Tenisi Milli Takımı olarak Avrupa Şampiyonası’na gidiyoruz” dedi. “Elimizden geldiğince çalışıyoruz ve insanımızın yanımızda olmasına ihtiyacımız var. Paralimpik sporcular Paris 2024’te 28 madalyayla rekor kırdı. Sizlerin desteğiyle bu rekoru Los Angeles 2028’de tekrar kırmak istiyoruz. Sizlerden tek isteğimiz desteğiniz ve dualarınız.”


