Türkiye’deki casusluk soruşturması: Türk finansörlerin dış istihbarat bağlantılarının izini sürmek


Fotoğraf, 25 Ekim 2025’te erişilen, İstanbul, Türkiye’de gündüz vakti işlek caddede yürüyen insan kalabalığını göstermektedir. (Adobe Stok Fotoğrafı)

25 Ekim 2025 16:57 GMT+03:00

TBu makale ilk olarak Türkiye Today’in haftalık bülteni Saturday’s Wrap-up’ın 25 Ekim tarihli sayısında yazılmıştı. Lütfen bültene abone olduğunuzdan emin olun buraya tıklayarak.

Türk finansçı Hüseyin Gün’ün üvey oğlunun acil polis hattına yaptığı gizemli telefon görüşmesinin ardından Türkiye’de casusluk soruşturması başladı. Üvey babasının İngiltere, İsrail ve ABD adına casusluk faaliyetleri yürüttüğünden şüpheleniyordu. Görünüşe göre bir Türk vatansever olan üvey oğlunun polise bazı dijital materyaller vermesi, Hüseyin Gün hakkında genişleyen bir soruşturma başlattı.

Burada biraz duralım.

Ortadoğu jeopolitiğinin yanı sıra İsrail’in İran’a karşı 12 gün süren savaşı da Türk toplumu için bir dönüm noktası oldu. Bu sadece silahlı kuvvetlerin savaşı değil, aynı zamanda bir istihbarat savaşıydı. Bazı Türkler, özellikle Mossad ajanlarının Tahran’da faaliyet gösterdiğini ve bunun ülke içinde çok sayıda ölümcül saldırıyla sonuçlandığını öğrendikten sonra çevrelerinin giderek daha fazla farkına varmaya başladı. Türkler için İran, istikrarlı ancak yoksul bir ülke olarak görülüyor; kapsamlı yaptırımların yükünü taşıyan kadim ve yıkılması zor bir ulus, zengin bir tarihe ve edebiyata sahip asil bir ülke.

İran’da yaşananlar, İsrail’in Arap ülkelerinde yaptıklarından farklı yankı buldu. Hizbullah’a yönelik çağrı cihazı saldırıları o kadar da alarm zilleri çalmadı. Benzer düşüncenin Türkiye’nin güvenlik aygıtında da yaygın olduğunu vurgulamaya gerek yok.

Hadi geri dönelim. Türk istihbaratı, kapsamlı araştırmaların ardından Gün’ün eski İngiliz istihbaratçısı Christopher Paul McGrath ile şifreli telefon aracılığıyla iletişim kurduğunu ve Wickr adlı uygulama üzerinden mesajlaşırken şifreli bir dil kullandığını ortaya çıkardı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na göre Gun, bir keresinde Four Seasons’ın terasında kahve içerken eski Türk bakanların canlı fotoğrafını göndererek, “Sublime’ın adamlarıyla aynı otelde kahve içiyorum” dedi. İkilinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için kullandığı kod kelime “Yüce” idi.

Gun’un telefonu yabancı istihbarat ajanlarıyla doluydu. Numaralarını kaydederken insanlarla ilgili notlar alıyordu. David John Charters’ın eski MI6 başkanı Richard Moore’un çok yakın arkadaşı olduğunu belirtti.

Tekrar ara verelim. “Ne olmuş yani?” diye düşünüyor olabilirsiniz. Gun’a ait dijital belgelerde yetkililer, çok sayıda İsrail pasaportunun ve hassas askeri malzemenin fotoğraflarını buldu; bu fotoğraflar, sıradan bir sivilin veya normal bir finansörün elde etmekte zorlanacağı fotoğraflardı.

İşte iş burada politikleşiyor.

Türk istihbaratının yaptığı çalışma, Gün’ün, tutuklu İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun halihazırda yolsuzluk suçlamasıyla hapiste olan siyasi kampanya başkanı Necati Özkan ile sık sık iletişim halinde olduğunu ortaya çıkardı.

Bir keresinde Gün, Özkan’a, İmamoğlu’nun medyadaki sağ kolu olan Murat Ongun’a, İmamoğlu ile hassas konularda yapılacak birebir görüşmelerde telefonunu yanında bulundurmamasını tavsiye etmesini söyledi; zira Gün, Ongun’un cihazında dinleme cihazı olduğuna inanıyordu.

Daha Fazla Okunacak

Özel: Kim
İmamoğlu ve gazeteci Yanardağ hakkında İsrail de dahil olmak üzere yabancı bağlantıları olduğu şüphesiyle casusluk soruşturması başlatıldı

Bunların hepsi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddiaları ve ciddi görünüyor. Gün, başta İngiltere olmak üzere yabancı ülkeler adına gerçekleştirdiği iddia edilen casusluk faaliyetlerinin yanı sıra, 2019 yılında İmamoğlu’nun ekibiyle yasa dışı faaliyetlerde bulunmakla suçlanıyor.

Eğer savcılar haklıysa bu, kampanya stratejisi, bulut depolama ve gizli sohbetlerin nasıl karıştırılmaması gerektiği konusunda bir ustalık dersine dönüşebilir. Eğer yanılıyorlarsa, bu yine de geleceğin hukuk öğrencileri veya senaryo yazarları için harika bir örnek olay incelemesi olacaktır. Her iki durumda da, Türk siyasetinin yakında bir siber güvenlik yükseltmesine ihtiyacı olabilir.

MI6 ve GCHQ’nun -eğer doğrulanmışsa- haykırışlarına gelince, bir sonraki Ankara-Londra resepsiyonunda biraz gergin gülümsemeler bekliyoruz. Aksi takdirde yaptırıma tabi olacak tek şey sınır ötesi Wi-Fi olacak.

25 Ekim 2025 16:58 GMT+03:00

Scroll to Top