İspanya’nın başkenti Madrid, Orta Çağ’ın sonunda Katolik kralları tarafından İspanya ve Portekiz’den sürgün edilen ve Osmanlı topraklarına sığınan Sefardi Yahudilerinin ayrılmasının 530. yıldönümünü anan bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor.
Hafta boyunca devam edecek anma kapsamında, Fotoğrafçı Izzet Keribar’ın Türk Devlet Arşivi Başkanlığı tarafından sağlanan “Türkiye Yahudileri” başlıklı sergisi sergilendi. Ayrıca Moiz Tiyatro Grubu ve Türk müzik grubu Los Pasharos Sefaradis etkinlikte sahne aldı.

Etkinliğin açılışında bir Anadolu ajansı (AA) muhabirine konuşan Türkiye’nin Madrid Burak Akmakar büyükelçisi şunları söyledi: “Türk tarihine baktığınızda, ulusumuzun diğer kültürleri kucakladığını gösteren birçok hikaye var. Bugün yabancı politikamızı tanımlıyoruz (gelişimsel insani dışişleri dış politikası olarak).”
“Hikaye 530 yıl önce başladı. O zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’ndan gelen gemiler buraya geldi, İspanya’dan atılan Yahudileri aldı ve onları Türkiye’ye getirdi. O zamandan beri Türkiye’de mutlu bir şekilde yaşıyorlar, toplumumuzu, ülkemizi ve kültürümüzü zenginleştiriyorlar.” Akçapar ekledi.
“Burada hikayenin başladığı İspanya’da sadece 530. yıldönümünü anıyoruz, aynı zamanda Türk ulusunun temel bir özelliği olan insanlığı da vurguluyoruz.” Dedi.
2001 yılından bu yana İstanbul Beyoğlu bölgesinde hizmet veren Türk Yahudiler Quincenttennial Vakfı Müzesi, Türkiye Yahudilerinin tarihi ve kültürel mirasının 2.600 yılını sunuyor. Ayrıca, müzenin yanında bulunan Neve Shalom Sinagogu, Bar Mitzvah’lardan Hanuka’ya kadar Yahudi topluluğu için özel etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

Duygularını ifade eden Sefardic bir Yahudi olan Keribar, “Türkiye’de doğduğumu her zaman ne kadar mutlu olduğumu ifade eden biriyim, Türklerle büyümüş ve yaşamam. Kimse bana böyle hissettirmedi. Bildiğiniz gibi, kültürün anti-semitizm tarafından verildiydim, eğer bu anti-siscilik olsaydı?” Dedi. dedi.
Sergideki fotoğraflarının 20 yaşındaki eserler olduğunu açıklayarak şöyle dedi: “Bu fotoğrafları en ufak bir ayrıntıyı kaçırmadan, disiplinli bilgim ve sevgimle mükemmel bir şekilde çektim. Bunlar mimari fotoğraflar olmasına rağmen, olay sahnesinde olan insanların yoğun duyguları var. sergi de. “
“Olanları mümkün olan en iyi şekilde korumalıyız. Türkiye’deki insanların birliğini, çeşitliliğini ve huzurlu yaşamını gösteren işler yaratmalıyız. İzmir’de gördüğüm gibi restorasyona ihtiyaç duyan sinagogları korumalıyız.” Dedi Keribar. Ayrıca 70 yıldır fotoğraf çektiğini vurguladı ve geçmiş değerleri korumak için birçok çabaya tanık oldu.
Geçen yıl “Kulup” veya “The Club”, İstanbul metropolünde Ladino konuşan bir Yahudi kadının hayatına odaklanıyor. Hem izleyiciler ve eleştirmenler tarafından beğenilen 10 bölüm Netflix serisi, Türkiye’nin kozmopolit bir ülke olarak, özellikle çok ırklı, çok kültürlü İstanbul’un merceğiyle odaklandı.

Osmanlı topraklarına sığınan bir Sefarad Yahudi ailesinden inen Suat Aluf da bir AA muhabiri ile konuştu.
“Yedi ya da sekiz nesil için İstanbul’dayız. İstanbul’da doğup büyüdüm. Babam ve büyükbabam Tahtakale, Eminünü’de esnaftı. Bu toprağın insanıyız ve bunu nasıl algılıyoruz, bu şekilde büyüdük, bu şekilde, işte böyle bir şey sorduk. Hastane, bu da her zaman, benim için bir şey olduğunu söyleriz. Onu ziyaret etti. Bu Türk bayrağı her ulusal tatil için temizlenir ve asılır, “dedi Aluf.
Diyerek şöyle devam etti: “Ramazan ayında her yıl Sirkeci’de kurulan iftar masalarına da davet edildik. İki yıl önce 600 kişi için bir Iftar yemeğine katıldım. Bu tatillerde her zaman iyi hissediyorum çünkü bu bizim tatilimiz de, bu toprağın insanıyız.” Ekledi.
Sefartik Yahudiler, İspanyolca (Castillan) eşsiz bir karışımı olan Ladino dilini ve Türk, Arapça ve Yunan’ın sprinklingleri ile İbranice konuştu. Boyoz (Bollos) ve Palavra (Palabra) kelimeleri Ladino’dan Türk diline giren kelimeler arasında.