Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güçlü yönleri ontolojik güvenlik arayışını nasıl şekillendirebilir?


TKuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), son yıllarda kurumlarını sağlamlaştırma ve uluslararası görünürlüğünü artırma yönündeki çabalarını hızlandırdı.

Türkiye ile enerji, teknoloji ve savunma alanlarındaki işbirliğinin yanı sıra Türk dünyası genelinde kültürel diplomasinin genişletilmesi, proje istikrarı ve sürekliliğine yönelik daha geniş bir çabanın göstergesidir.

KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı (OTS) bünyesinde gözlemci statüsünü aktif olarak kullanmaya başladığı 2024 yılı bir dönüm noktası oldu. Bu hamle sadece sembolik bir jestin değil, dış politikada yeni bir aşamanın başlangıcının da sinyalini verdi.

Bu gelişmeler ilgisiz gibi görünebilir, ancak hepsi bir arada iç içe geçmiş bir stratejiyi yansıtıyor: ulusal kimliğin güçlendirilmesi, tanınma kanallarının genişletilmesi ve uluslararası varlığın kurumsallaştırılması.

Kıbrıs Türk açısından bu adımlar diplomasi veya teknik işbirliğiyle sınırlı değil; devleti korumaya ve kimliği istikrara kavuşturmaya yönelik daha geniş bir stratejinin parçasını oluşturuyorlar.

Bu mercekten bakıldığında Kıbrıs Türk tarafı, uluslararası ilişkilerde “ontolojik güvenliği” (bir devletin istikrarının yalnızca fiziksel güvenliğe değil, aynı zamanda kimliğini tanımlama, sürdürme ve başkaları tarafından kabul edilme yeteneğine de bağlı olduğu fikri) anlamak için öğretici bir örnek sunmaktadır.

Bugün KKTC’nin nispeten iyi performans gösterdiği alanlar (turizm, yüksek öğrenim, kaynak yönetimi ve kültürel diplomasi) bu ontolojik güvenlik arayışına önemli katkı sağlayanlar olarak öne çıkıyor.

Bu sütunların güçlendirilmesi, ülkeyi “sadece varoluşu sürdürmekten” “stratejik olarak yeniden tanımlamaya” taşıyabilir.

Sınırlı tanınmaya rağmen kimlik oluşturmak

Adanın kuzeyindeki siyasi yapının kurulduğu 1974 yılından bu yana, özellikle de 1983 yılında bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Kıbrıs Türkü, kimliğini uluslararası düzeyde savunmak için mücadele etmiştir.

Ancak küresel toplum, KKTC’yi tanımayı reddederek “tek Kıbrıs” politikasını büyük ölçüde sürdürmeye devam ediyor.

Bu duruş, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Tayvan’ın “tek Çin” politikasına benzer bir konumda bıraktı; kendi kendini yöneten bir varlık olarak faaliyet gösteriyor ancak diplomatik alanı kısıtlı.

Yine de, Tayvan gibi Kıbrıs Türkü de alternatif diplomasi, kültürel katılım ve çok katmanlı işbirliği yoluyla bu sınırları aşmaya çalışıyor.

2023’ten bu yana Türk devletleriyle eğitim ve kültür alanında artan bağlar, KKTC’nin kendisini “Kıbrıs sorunu” dar çerçevesinin ötesinde yeniden tanımlamasını ve kimliğini daha geniş bir kültürel ve tarihi çerçeveye yerleştirmesini sağladı.

OTS zirvelerine düzenli katılım, görünürlük ve süreklilik duygusu sağlayarak bu kimliğin güçlendirilmesine yardımcı oldu.

Bu hamlelerin her biri, KKTC’nin yalnızca “tanınmayan bir devlet” olarak değil, kendi benliğini istikrarlı bir şekilde sürdüren siyasi bir aktör olarak yeniden konumlandırılmasına yardımcı oluyor.

Avrupa Birliği bloğunun Orta Asya ülkeleriyle ilişki kurma isteğinin arttığı bir dönemde yaşanan bu gelişme ayrı bir önem taşıyor.

Türk Devletleri Teşkilatı (OTS) liderleri, 07 Ekim 2025'te Azerbaycan'ın Gebele kentindeki Haydar Aliyev Kongre Merkezi'nde. (Fotoğraf: Türkiye Cumhurbaşkanlığı/Mustafa Kamacı)

Türk Devletleri Teşkilatı (OTS) liderleri, 07 Ekim 2025’te Azerbaycan’ın Gebele kentindeki Haydar Aliyev Kongre Merkezi’nde. (Fotoğraf: Türkiye Cumhurbaşkanlığı/Mustafa Kamacı)

Kurumsal gelişim ve yerel boyutlar

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yüksek öğrenim, turizm ve enerji politikasındaki son adımları aynı zamanda ontolojik güvenliğini içeriden de güçlendiriyor.

Uluslararası akreditasyon alan üniversiteler, bölgesel ortaklıklar kuran turizm girişimleri, deniz altı kablo ve doğalgaz projeleri gibi Türkiye ile ortak projeler sadece ekonomik kalkınmayla ilgili değil.

Bunlar, iç kapasiteyi gösterme, bağımlılığı azaltma ve kurumsal özerkliği genişletme çabasını yansıtır.

Benzer şekilde, “Gençlik ve Spor Bakanlığının” 2025 yılında planlanan yeniden yapılandırılması ve uluslararası spor etkinliklerine katılımı artırma çabası, iki amaçlı bir stratejiyi yansıtıyor: küresel görünürlüğü artırırken sosyal uyumu güçlendirmek.

Kıbrıslı Türk sporcular Türkiye, Azerbaycan ve Orta Asya ülkeleriyle birlikte yarışmalara katıldığında, sonuç sadece atletik değişim değil, aynı zamanda kimlik diplomasisi egzersizi oluyor.

Bu tür faaliyetler yurt içinde birlik duygusunu güçlendirirken yurt dışında da KKTC’nin aktif, yaşanmış bir kimliğe sahip olduğunun sinyalini veriyor.

Ancak Kıbrıs Türk tarafının halihazırda iyi yaptığı şeyin üzerine şimdi daha da ilerlemesi gerekiyor. Bunun için birkaç alan öne çıkıyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Maraş'ta bir plaj, 1 Haziran 2022 Çarşamba. (AA Fotoğraf)

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Maraş’ta bir plaj, 1 Haziran 2022 Çarşamba. (AA Fotoğraf)

Turizm: Uygulama ve gelir yoluyla görünürlük

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz’in en hızlı büyüyen turizm destinasyonlarından biridir.

Türkiye’den, İngiltere’den ve Avrupa’dan gelen ziyaretçiler, istikrarlı turizm akışı sayesinde adaya bir tür ‘pratik tanınma’ kazandırdı.

KKTC için turizm bir nevi kimlik doğrulama işlevi görüyor. Turistler doğrudan devletin sembolleriyle (bayrağı, para birimi ve kurumları) etkileşime girer ve böylece pratikte devletin işleyen bir devlet olarak varlığını doğrular.

Hükümet destekli teşviklerle turizmin yaygınlaştırılması, KKTC’nin Avrupa ve Avrasya pazarlarından daha büyük pay almasına yardımcı olabilir. Yakınlık ve erişilebilirlik, potansiyel olarak Türk Rivierası ile ortak tanıtım çalışmaları yoluyla daha fazla rekabet gücüne dönüşebilir.

Bu arada, “Kıbrıs Türk” markası, adanın imajının çekişmeli diplomasinin ötesine geçmesini sağlayarak, siyasi tanınmanın ötesinde kültürel tanınmayı geliştirmeyi hedeflemelidir.

Yüksek Öğrenim: Akademik diplomasi ve markalaşma

Ada, 20’den fazla üniversiteye ve 100’den fazla ülkeden yaklaşık 100.000 uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapıyor; bu, nüfusuna oranla olağanüstü bir rakam.

Her öğrenci, günlük yaşam ve etkileşim yoluyla dolaylı olarak KKTC’nin varlığını kabul etmektedir. Bu anlamda üniversiteler, devletin “gayri resmi temasa dayalı tanınma” elde ettiği kanallar görevi görüyor.

Uluslararası ortaklıklar, Avrupa akreditasyonları ve araştırma çıktıları sayesinde Kıbrıs Türkü sessiz bir meşruiyet biçimi inşa etti.

Bu alanın güçlendirilmesi -belki de dünya çapında tanınan bir üniversite oluşturmak için kaynak ve yatırımların birleştirilmesi yoluyla- güvenilirliğin artmasını sağlayacak ve KKTC’nin ciddi bir akademik merkez olarak imajının sağlamlaştırılmasına yardımcı olacaktır.

Diplomasi ve spor: Kimliğin sosyal temeli

KKTC, uluslararası liglerde doğrudan rekabet edemese de Türkiye ve Türk dünyası ile ortak etkinliklerle görünürlük kazanmaya devam ediyor.

Son yıllarda futbol, ​​motor sporları ve okçuluk turnuvaları çoğaldı ve hem toplumsal gurur hem de yumuşak güç için platformlar sunuldu.

Spor yurt içinde birleştirici bir güç görevi görürken, uluslararası alanda, bazıları Türkiye bayrağı altında yarışan Kıbrıslı Türk sporcuların başarısı adanın kimliğini incelikli bir şekilde güçlendiriyor.

KKTC, 2022 yılında Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci statüsüne kavuştuğundan bu yana Türk dünyasına aidiyet duygusunu kurumsallaştırmıştır.

Üyelik, tecritten sembolik bir kopuşa ve kendisini yalnızca Türkiye’ye bağlı olarak değil, daha geniş bir bölgesel topluluğun ayrılmaz bir parçası olarak çerçevelemeye doğru bir adıma işaret ediyordu.

Tanınmayan ama bağlantılı: ortaya çıkan bir vizyon mu?

Kıbrıs Türk tarafı henüz bir “teknoloji adası” olarak nitelendirilemeyebilir ancak düşük vergilendirme politikalarıyla desteklenen dijital hizmetler ve bilgi teknolojisi alanlarında kendisini istikrarlı bir şekilde yatırım dostu bir merkez olarak konumlandırıyor.

Eğer hükümet girişimcilik için tutarlı bir ekosistem oluşturabilir ve mali teşvikleri koruyabilirse ada, Dubai’nin “vergisiz merkez” modeline benzer şekilde verimlilik arayan yabancı yatırımcıları ve girişimcileri çekebilir.

Coğrafi konumu ve İngilizce konuşan işgücü, Birleşik Krallık’la olan tarihi bağlarıyla birleştiğinde, bu tür bir dönüşüm için açık avantajlar sunuyor.

Bu tür girişimler adım adım KKTC’nin ontolojik güvenliğini artırabilir.

Adada halihazırda sahip olunan özgürlükler onu Türk vatandaşları için cazip hale getirdi; Bu güçlü yönlerden yararlanmak, Kıbrıs Türklerinin hayatta kalmanın ötesinde, yeniden keşfetmeye doğru ilerlemesine, giderek birbirine bağımlı hale gelen bir dünyada küçük, kendine güvenen ve birbirine bağlı bir devlete dönüşmesine yardımcı olabilir.

12 Ekim 2025 11:33 GMT+03:00

Scroll to Top