A Alman Die Zeit gazetesinde yayınlanan siyasi analiz, Orta Doğu’nun köklü bir jeopolitik yeniden şekillenme sürecinden geçtiği bir dönemde Gazze barış planının esas kazananının Türkiye olduğunu öne sürüyor.
Analizde Siyaset bilimi profesörü Herfried Munkler tarafından yazılan kitapta, Türkiye yeni bölgesel düzenin yükselen gücü olarak tanımlanıyor.
Munkler, küresel ilginin Şarm El-Şeyh’teki barış kutlamalarına odaklandığını, “Bütün bölgenin yeniden düzenlendiğini ve Türkiye’nin kazandığını” söyledi.
Türkiye’nin nüfuzunu Suriye’nin ötesine güneye doğru genişlettiğini ve yavaş yavaş Avrupa’dan uzaklaşarak “Ortadoğu’nun yeni hegemonik gücü” haline geldiğini yazdı.
Munkler, Ankara’nın “Osmanlı İmparatorluğu’nda Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar oynadığı role geri döndüğünü” sözlerine ekledi.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinin oturum aralarında bir arada., 16 Mayıs 2025, Tiran, Arnavutluk. (AA Fotoğrafı)
Türkiye’nin Avrupa’dan stratejik uzaklaşması
Munkler’e göre Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden dışlanması bu jeopolitik değişimi hızlandırdı.
“Türkiye NATO üyesi olmaya devam ediyor ancak artık Avrupalı müttefikleriyle uyumlu olmayan bağımsız bir bölgesel güç politikası izliyor” dedi ve bunun sonucunda NATO’nun güneydoğu kanadının zayıfladığını savundu.
Ayrıca Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasıyla ittifakın stratejik merkezinin kuzeybatıya doğru kaydığını ve bunun Rusya-Ukrayna savaşının gelecekteki gidişatını etkileyebileceğini belirtti.
Rusya ve İran ‘büyük kaybedenler’ arasında
Munkler, Gazze barış sürecinin en büyük kaybedenlerinin Rusya ve İran olduğunu yazdı.
2024 yılı sonunda Beşar Esad’ın devrilmesiyle birlikte Rusya’nın Suriye’deki en önemli müttefikini kaybettiğine ve İsrail ile Hamas arasındaki ateşkese aracılık etme konusunda hiçbir rolünün bulunmadığına dikkat çekti.
Munkler, “Esad’ın devrilmesi ve Moskova’nın barış müzakerelerinde yer almaması, Rusya’nın Orta Doğu’daki konumunu ciddi şekilde zayıflattı” diye yazdı.
Uzun süredir Suriye, Lübnan, Gazze ve Yemen’deki vekilleri aracılığıyla bölgesel hegemonya peşinde koşan İran’ın artık büyük ölçüde izole durumda olduğunu da sözlerine ekledi.

Yerinden edilmiş Filistinli bir çocuk, 19 Ekim 2025’te Gazze Şeridi’nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampındaki bir yardım dağıtım noktasından aldıktan sonra Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından sağlanan bir kutu acil durum malzemesini taşıyor. (AFP Fotoğrafı)
‘Eski Ortadoğu çözülüyor’
Munkler, bölgedeki geleneksel güç dengesinin çökmekte olduğunu belirterek, “eski Ortadoğu’nun çözüldüğünü” ifade etti.
İsrail’in 2020 İbrahim Mutabakatı yoluyla muhafazakar Sünni monarşilerle bir eksen kurmaya çalıştığını ancak İran’ın bölgesel müttefiklerini harekete geçirerek karşılık verdiğini hatırlattı: Esad rejimi, Hizbullah, Hamas ve Husiler.
Ancak Munkler, bu aktörlerin o zamandan beri güç kaybettiğini söyledi: “Suriye’deki yeni rejim artık Tahran’ın çıkarlarına hizmet etmeyecek, Lübnan’daki Hizbullah zayıfladı, Hamas askeri açıdan yenilgiye uğratıldı ve Husiler yeteneklerini abarttı. İran artık büyük ölçüde yalnız.”
‘Başkaları bocalarken Türkiye öne çıkıyor’
Munkler, Türkiye’nin Mısır ve Suudi Arabistan’la birlikte artık yeni Orta Doğu’yu şekillendiren kilit oyuncular arasında yer aldığını, İsrail’in ise kendisini rakip bölgesel güçler arasında sıkışıp kaldığı sonucuna vardı.
Her ne kadar ABD diplomatik olarak kazanmış gibi görünse de istikrarlı bir bölgesel düzenin ABD Başkanı Donald Trump’ın öngörülemeyen katılımına bağlı olamayacağını savundu.

Global Sumud Filosu’na ait gemiler, 31 Ağustos 2025’te İspanya’nın Barselona kentinden Gazze’ye doğru yola çıktı. (AA Fotoğraf)
Munkler, “Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki hegemonik çatışmalar muhtemelen bölgenin kalıcı bir özelliği haline gelecektir” diye yazarak, bu nüfuz mücadelesinin kalıcı barıştan ziyade daha fazla militarizasyona yol açabileceği uyarısında bulundu.
He added that Europe remains fragmented and unable to act with a single voice on Middle Eastern issues, while “Türkiye stands out as the only regional actor successfully expanding its influence.”