Adalet Bakanı Pazartesi günü, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Meclis Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır hakkında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla soruşturma başlatıldığını duyurdu.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, X kanalında, Başarır’ın son dönemde Erdoğan hakkında “ifade özgürlüğünü aşan çirkin ve uygunsuz ifadeler” olarak nitelendirdiği sözleri nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını söyledi.
“Grup başkan yardımcısının sözleri doğrudan kişilik haklarına saldırıdır” diyen Tunç, “Hiç kimse nefret, hakaret ve iftira dilini meşrulaştıramaz” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın, Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik sarf ettiği sözlerle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca “Cumhurbaşkanına Hakaret” suçundan re’sen soruşturma başlatılmıştır.
Grup Başkanvekilinin kullandığı sözler ifade…
— Yılmaz TUNÇ (@yilmaztunc) 20 Ekim 2025
Parti kongresinde açıklamalar
Başarır, geçtiğimiz günlerde batıdaki Bursa ilindeki CHP il kongresinde Erdoğan hakkında açıklamalarda bulunarak Erdoğan’ı ve hükümetini, 10’dan fazla belediye başkanı ve yüzlerce CHP’li siyasetçinin tutuklanmasına yol açan partisine yönelik devam eden baskılar nedeniyle sert bir şekilde eleştirdi.
Başarır, İstanbul’un tutuklu belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na ve siyasi tutuklularla anılan yüksek güvenlikli cezaevine atıfta bulunarak, “Gözaltına alınsak, yargılansak, gaza maruz kalsak, dövülsek, tehdit edilsek de, (Erdoğan) öfkeden çıldırsa veya öfkeden patlasa da Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sonraki cumhurbaşkanı Silivri’den gelecektir” dedi.
Erdoğan’ın en güçlü siyasi rakibi olarak görülen İmamoğlu, 2028’de yapılması planlanan bir sonraki seçimde ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) adayı oldu. Yaygın olarak siyasi amaçlı olduğu düşünülen yolsuzluk suçlamasıyla Mart ayında tutuklanarak Silivri yakınlarındaki Marmara Cezaevi’ne konuldu.
Başarır, “Birlikte kazanacağız. Yeni bir sistem ve yeni bir düzen kuracağız. Bu siyasi mücadele dürüst ile şerefsiz arasındadır” diye ekledi.
Onun yorumları hızla hükümet destekçilerinin tepkisine yol açtı.
Adalet Bakanı’nın soruşturmayı açıklamasından yaklaşık altı saat önce, Erdoğan’ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) eski milletvekili Şamil Tayyar, X hakkındaki gönderisinde Başarır’ı hedef alarak onu “yozlaşmış” olarak nitelendirdi ve savcıları harekete geçmeye çağırdı.
“Bu kişinin Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaretleri süreklidir. Çıldırmış gibi herkese saldırıyor. Asıl suç AKP’nin dokunulmazlığını kaldırmamasıdır. Eğer kovuşturmanın yolunu açmazsanız o dokunulmazlığı kalkan olarak kullanmaya devam edecektir.”
Milletvekilleri hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılması, CHP ve Erdoğan’ın müttefiki aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP), AKP’nin 2016 yılında milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin sunduğu öneriye destek vermesiyle mümkün oldu. Mayıs 2016’da hakkında dava açılan tüm milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı.
Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın da Salı günü yaptığı açıklamada, müvekkilinin Başarır hakkında “Cumhurbaşkanını hedef alan asılsız ve iftira niteliğinde açıklamalar” nedeniyle Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 250 bin lira manevi tazminat davası açtığını duyurdu. Aydın, Başarır hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ayrıca suç duyurusunda bulunulduğunu da doğruladı.
Türkiye’de binlerce kişi, hak grupları ve Avrupa kurumları tarafından ifade özgürlüğüyle bağdaşmadığı gerekçesiyle sıklıkla kınanan Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi uyarınca cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddiasıyla soruşturuldu, kovuşturuldu veya mahkum edildi.
Suç, dört yıla kadar hapis cezası gerektiriyor; iddia edilen hakaretin aleni olarak veya medya yoluyla yapılması durumunda bu ceza artırılabilecek.
Erdoğan’ın 2014’te cumhurbaşkanı olmasından bu yana, Türk mahkemelerinde 299. Madde kapsamındaki davalarda artış görüldü. Eleştirmenler, yasanın muhalifleri bastırmak ve muhalif kişileri susturmak için kullanıldığını, hükümetin ise başkanlığın onurunu korumak için yasayı gerektiği gibi savunduğunu söylüyor.
Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar, maddenin siyasi söylem üzerindeki caydırıcı etkisini öne sürerek Türkiye’ye defalarca maddeyi kaldırması veya değiştirmesi yönünde çağrıda bulundu.