Fotoğrafta, 18 Ekim 2025’te Gazze’de İsrail saldırılarında yıkılan binaların molozlarını temizlemeye çalışan ekskavatöre Türk bayrağı iliştiren bir kişi görülüyor. (AA Fotoğraf)
03 Kasım 2025 09:43 GMT+03:00
TGazze’de Trump’ın girişimiyle sağlanan ateşkes hâlâ kırılgan. Sahada henüz tam koordinasyon sağlanamadı ve İsrail’in devam eden saldırıları sürecin her an raydan çıkması riski taşıyor.
Ancak Türkiye ateşkesin korunmasına büyük önem veriyor. Gazze’de istikrar, bölgesel güvenliğin ve sosyal kabulün eş zamanlı işlemesi için şarttır.
Gazze’de devam eden insani trajedi yalnızca sınırlı bir coğrafyayı etkilemiyor; bunun yansımaları Körfez monarşilerinin sosyal reform gündemlerinden New York City’deki belediye başkanlığı seçimlerine kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor.
Bu nedenle Filistin’deki insani felaketin sona erdirilmesi ve ardından istikrarlı bir siyasi çerçevenin oluşturulması hem bölgesel hem de küresel aktörlerin öncelikli öncelikleri haline geldi.
Bu aynı zamanda Şarm El-Şeyh’teki zirvenin neden sadece Orta Doğulu liderlerin değil, aynı zamanda Asya ve Avrupa’daki siyasi figürlerin de dikkatini çektiğini açıklayabilir.
Daha Fazla Okunacak
Trump’ın BM’deki ve ardından Şarm El-Şeyh’teki bölgesel liderler toplantısında Türkiye’ye rol verme kararı önemli bir gelişmeye işaret ediyor. Türkiye’nin Gazze sürecinin yönetilmesinde garantör olarak potansiyel konumu, bölgesel diplomasideki yeni yükselişine işaret ediyor.
Rusya-Ukrayna savaşı sırasında Türkiye, aktif arabuluculuk ve istihbarat diplomasisi yoluyla Avrupa güvenliğinin vazgeçilmezliğini zaten göstermişti.
Hem Trump’ın açıklamaları hem de diğer somut göstergeler, ateşkesin sağlanmasında Türkiye’nin ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önemli bir rol oynadığının altını çiziyor. Bu, Türkiye’nin bölgesel barış çabalarında gerekli yerini vurgulamaktadır.
Birçok bölge devleti Gazze ateşkesi konusunda inisiyatif almaya çalıştı ancak hiçbiri somut sonuç elde edemedi.
Bu sadece maddi imkanlarla yürütülebilecek bir süreç değil; karmaşık ve birbirine derinlemesine bağımlı bir aktör ilişkileri ağı gerektirir. Türkiye’nin hem Hamas hem de diğer Filistin örgütleriyle olan bağları bu süreçte somut sonuçlar üretecek en önemli faktör olarak öne çıkıyor.
Yerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi’nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında geçici barınak olarak kullanılan çadırların yanından geçerek Gazze şehrine dönüyor, 12 Ekim 2025. (AFP Fotoğrafı)
3 Kasım’da İstanbul’da birçok bölge ülkesinin dışişleri bakanlarının katılımıyla bir toplantı düzenlenecek.
Amaç, Gazze’deki kırılgan dengeyi korumak ve ABD karşısında diplomatik manevra kabiliyetinin ve nüfuzun aşınmasını önlemektir.
Bir diğer önemli hedef ise ateşkesin ikinci aşamasına geçmesi için baskı yapmak. Ateşkesin uygulanmasında Türkiye, Katar ve Mısır başrol aktörleri olarak öne çıktı.
Ancak Gazze’nin yeniden inşası söz konusu olduğunda Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın mali desteği hayati önem taşıyor.
Ancak Körfez ülkeleri katkılarına belirli koşullar getiriyor. Gazze’de ortaya çıkan siyasi ortamın ve geçici kabinenin kendi çıkarlarıyla uyumlu işlediğinde ısrar ediyorlar.
Körfez’deki pek çok yorumcu, mali yardımın şartlı olması, yardımı Filistin Otoritesi içindeki reform gidişatına bağlaması ve aynı zamanda Gazze’deki yeni siyasi yönetimin Körfez’in tercihleriyle uyumlu kalmasını sağlaması gerektiği konusunda hemfikir.
Türkiye’nin Gazze politikası bir anlamda Suriye’de elde ettiği jeopolitik nüfuzun korunmasına, hatta derinleştirilmesine de hizmet ediyor.
Türkiye, 2010 yılından bu yana dış politikasının temelini şekillendiren bölgesel aktörler, olaylar ve dinamiklerle Orta Doğu manzarasının ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Sonuç olarak Türkiye, Gazze çözüm süreçlerinde kilit rol oynayan ve kolaylaştırıcı rolünü stratejik açıdan önemli görmektedir.
03 Kasım 2025 09:47 GMT+03:00
