İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 21 Haziran 2025 tarihinde Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda İstanbul’da düzenlenen 51. Toplantısından genel bir görünüm. (AA Fotoğraf)
18 Ekim 2025 12:42 GMT+03:00
BENRan Cumartesi günü yaptığı açıklamada, artık dünya güçleriyle olan 10 yıllık anlaşmanın resmi olarak sona ermesine işaret eden ve “diplomasiye olan bağlılığını” yeniden teyit eden 2015 tarihli dönüm noktası niteliğindeki nükleer anlaşma kapsamındaki kısıtlamalara bağlı olmadığını duyurdu.
İran, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve ABD tarafından Viyana’da imzalanan anlaşma, Tahran’ın nükleer faaliyetlerine sınırlama getirilmesi karşılığında uluslararası yaptırımları kaldırıyordu.
Ancak anlaşma, ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk döneminde Washington’un tek taraflı çekilmesinden ve ardından İran’ın yükümlülüklerinden kademeli olarak geri çekilmesinden bu yana zaten çözülüyordu.
İran Dışişleri Bakanlığı, 18 Ekim 2025’ten itibaren anlaşma kapsamındaki tüm kısıtlamaların ve ilgili mekanizmaların artık “sonlandırıldığını” söyledi.
Bakanlık, yaptığı açıklamada, “İran nükleer programına ve ilgili mekanizmalara yönelik kısıtlamalar da dahil olmak üzere anlaşmanın tüm hükümleri feshedilmiş sayılıyor” dedi. “İran, diplomasiye olan bağlılığını kesin bir şekilde ifade ediyor.”

IIPA (İran Uluslararası Fotoğraf Ajansı) tarafından sağlanan bu broşür görüntüsü, 21 Ağustos 2010’da İran’ın güneyindeki Buşehr’de bulunan Rus yapımı Buşehr nükleer enerji santralindeki reaktör binasının ilk yakıt yüklenirkenki görünümünü gösteriyor. (Fotoğraf IIPA aracılığıyla)
Hareket, orijinal anlaşmada yer alan “geri alma” mekanizmasını devreye sokan İngiltere, Fransa ve Almanya’nın teşvikiyle BM yaptırımlarının yeniden uygulamaya konmasından haftalar sonra geldi. Karar, 2015 Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (JCPOA) fiilen geçersiz kıldı.
Rusya ve Çin, BM Güvenlik Konseyi’ne yazdıkları ortak mektupta Avrupa’nın hamlesini “yasal olarak geçersiz” ve “mantıksız” olarak kınadı.
Tahran, gerilimin tırmanmasını önlemek amacıyla 9 Eylül’de Kahire’deki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ile askıya alınan denetimlerin yeniden başlatılması konusunda anlaşmaya vardı, ancak Avrupalı devletler bu adımı yetersiz buldu. Sonraki görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması, BM yaptırımlarının 28 Eylül gece yarısı otomatik olarak yeniden uygulanmasına yol açtı.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi daha sonra Tahran’ın buna yanıt olarak Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndan (NPT) çekilmeyi düşünebileceğini söyledi.
Nükleer programın genişletilmesi
IAEA, İran’ın şu anda uranyumu %60’a kadar zenginleştiren, nükleer silaha sahip olmayan tek devlet olduğunu, yani nükleer silahlar için gereken %90 eşiğine yakın ve sivil kullanım seviyelerinin çok üzerinde olduğunu bildirdi.
Batılı güçler İran’ı gizlice nükleer silah peşinde koşmakla suçladı; Tahran ise programının sivil enerji üretimine yönelik olduğu konusunda ısrar ederek bu iddiayı defalarca reddetti.
2015 anlaşması uranyum zenginleştirme oranını %3,67 ile sınırlandırdı, sıkı izleme uyguladı ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasını sağladı.
İran Dışişleri Bakanlığı Cumartesi günü yaptığı açıklamada İngiltere, Fransa ve Almanya’yı diplomatik süreci sabote etmekle suçladı.
Açıklamada, “İran’ın Kahire’de anlaşmaya varılmasını sağlayan (UAEA ile) görüşmeleri canlandırma çabaları da üç Avrupa ülkesinin sorumsuz eylemleri tarafından sabote edildi” denildi.
Bakanlık, İran’ın “diplomatik çözümlere bağlı kalmaya devam ettiğini” yineledi ancak 2015 anlaşmasının sona ermesinin “tüm BM yaptırımlarını geçersiz kılacağını” söyledi.
İran’ın nükleer programıyla ilgili gerginlikler, Tahran’ın UAEK ile işbirliğini askıya aldığı ve ajansı İsrail ile 12 gün süren savaş sırasında İsrail ve ABD’nin nükleer tesislerine yönelik hava saldırılarını kınamamakla suçladığı Temmuz ayından bu yana yoğunlaştı.
Saldırılar ve İran’ın misilleme saldırıları, Tahran ile Washington arasında devam eden nükleer müzakereleri raydan çıkararak, soğukluğu derinleştirdi ve diplomatik çabaları karmaşık hale getirdi.
Nükleer anlaşmanın süresinin sona ermesiyle birlikte, İran’ın Batılı güçlerle gelecekteki ilişkisi ve nükleer programının kaderi belirsizliğini koruyor ve Orta Doğu’da yeni bir çatışma korkusunu artırıyor.