Anka haber ajansının haberine göre, Türk savcılar, aralarında Can Holding’in sahipleri ve eski bir üniversite rektörünün de bulunduğu 35 kişi için, Türkiye’nin en büyük özel holdingi hakkında vergi kaçakçılığı, dolandırıcılık ve kara para aklama suçlamalarıyla yürütülen genişleyen soruşturma kapsamında gözaltı emri çıkardı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yeni gözaltıların Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) yakın zamanda eklenen mali suçlar raporuna ve şüphelilerin “suç örgütü içinde aktif rol oynadıklarını” gösteren ek delillere dayandığını söyledi.
Jandarma ekipleri İstanbul, Mersin, Iğdır ve İzmir’de eş zamanlı baskınlar düzenleyerek şu ana kadar 26 kişiyi gözaltına aldı. Şüphelilerden 3’ünün yurt dışında olduğu sanılırken, diğer 6 şüpheliyi arama çalışmaları sürüyor.
Gözaltına alınanlar arasında şirket sahipleri Şakir ve Murat Can, eşleri Betül Can ve Zühal Can ile daha önce ev hapsinde tutulan holdingin yönetim kurulu başkanı Kenan Tekdağ da yer alıyor. Bilgi Üniversitesi eski rektörü Remzi Sanver de gözaltına alındı.
Savcılar, şüpheliler hakkında “Suç örgütü kurma, yönetme ve üye olma, nitelikli dolandırıcılık, vergi usul kanununu ihlal, akaryakıt kaçakçılığı ve suç gelirlerini aklama” iddialarıyla soruşturma başlatıldığını söyledi.
İddia edilen vergi kaçakçılığı ağı
Savcılara göre Can Holding, Enerji Petrol Ürünleri A.Ş. şirketini de kapsayan sahte fatura düzenleyerek büyük çaplı vergi kaçakçılığı yaptı. ve bağlı ortaklıkları.
Kayıtların, fiziki yakıt kaçakçılığından ziyade “vergilerden kaçınma ve yasadışı kar elde etme” amaçlı “gerçek mal hareketi olmayan yüksek değerli işlemler” gösterdiği iddia ediliyor.
Müfettişler, Can Holding ve ilişkili 121 şirketin banka hesaplarında 2020-2021 yılları arasında kaynağı belirlenemeyen toplam 88 milyar lira (yaklaşık 2,1 milyar dolar) tutarında mali faaliyet tespit etti. 16 şüpheli ve 121 şirkete ait mal varlıklarına el konuldu.
11 Eylül nöbetleri
11 Eylül’deki ilk operasyon, aralarında Habertürk TV, Show TV, Bloomberg HT ve bir zamanlar soda külü üreticisi Ciner Holding’in parçası olan ancak 2024 yılında Can Holding tarafından satın alınan HT Spor’un da bulunduğu 121 şirkete devlet tarafından el konulmasıyla sonuçlandı.
Hükümet ayrıca holdingin kapsamlı eğitim portföyünün bir parçası olan İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne ve ülke çapındaki Doğa Koleji ağına da el koydu.
Ele geçirilen şirketler, el konulan varlıkları denetleyen bir devlet kurumu olan Türkiye Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) yönetimine verildi.
Son dönemdeki kurumsal soruşturma ve baskın dalgası, Türkiye’deki iş dünyasını tedirgin etti ve hükümetin amaçlarına ilişkin spekülasyonları ateşledi.
Geçtiğimiz yıl TMSF yönetimine giren firma sayısını önemli ölçüde artıran soruşturmada son olarak Can Holding, cam üreticisi Ciner Grubu ve İstanbul Altın Rafinerisi de hedef alındı.
TMSF verilerine göre fon, medyadan finansa, enerjiden Kasımpaşa futbol kulübüne kadar birçok sektörde el konulan işletme sayısını bir önceki yıl 675’e çıkararak 1.056 işletmeyi yönetiyor.
Fonun mütevelli heyeti şu anda 2025 başı itibarıyla 328 milyar Türk lirası (10 milyar dolar) değerindeki varlıkları yönetiyor.
Ele geçirme vakalarındaki keskin artış, yolsuzlukla mücadele soruşturmalarının siyasi amaçlı varlık transferlerini kolaylaştırmak ve ekonominin önemli kısımları üzerindeki hükümet kontrolünü sıkılaştırmak için kullanıldığı yönündeki korkuları artırdı.
2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana Türk yetkililer, sıklıkla suç ağları veya terörizmin finansmanı ile ilgili bağlantıları öne sürerek yüzlerce işletmeyi devlet kontrolü altına aldı.
Düzenlemeler benimsenmiş Şubat ayında TMSF’nin yetkileri genişletilerek mahkemelerin, kara para aklama gibi mali suçlara ilişkin “güçlü şüphe”ye dayalı olarak şirketleri fonun kayyımlığına devretmesine izin verildi.
Hukukçular ve gözlemci gruplar, Türkiye’nin vesayet kullanmasının ve varlıklara el koymasının mülkiyet haklarını aşındırdığı ve yatırımcılar için bir belirsizlik ortamı yarattığı konusunda uyardılar. Tedbirlerin aynı zamanda siyasi muhalefeti frenlemek ve etkili medya kuruluşlarını ve okulları daha sıkı devlet kontrolü altına almak için de kullanıldığını savunuyorlar.
Girişimci Zamanhan Can tarafından kurulan Can Holding’in kökleri 1972 yılında kurulan bir ticaret şirketine kadar uzanıyor. 1986 yılında faaliyetlerini Can Holding çatısı altında toplayan Can Holding, 1990 yılında genel merkezini İstanbul’a taşıdı.
Holding o zamandan beri eğitim, enerji, tüketici elektroniği, teknoloji, lojistik, sağlık ve medya dahil olmak üzere birçok sektöre genişledi.