ATürkiye genelinde psikiyatri kurumları ve rehabilitasyon merkezleri, uzun süredir devam eden ihmal ve modası geçmiş uygulamalar iddialarıyla karşı karşıya kalmaya devam ediyor.
Periyodik reform çabalarına ve resmi güvencelere rağmen, ailelerin ifadeleri, geçmiş soruşturma raporları ve devam eden uluslararası incelemeler, zorlu koşulların büyük ölçüde ele alınmadan kaldığı bir sistem olduğunu gösteriyor.
Pek çok tesis kamuoyunun gözü önünde faaliyet göstererek, savunmasız bireylerin çok az denetimle ve sınırlı yasal korumayla dikkatsiz muameleye maruz kaldığı bir ortam yaratıyor.
Bazı merkezlerdeki koşullar arasında fiziksel kısıtlamaların uygunsuz kullanımı, uzun süreli tecrit ve yetersiz tıbbi müdahale yer alıyor. Daha önceki araştırmalar engelli çocukların şiddetli yetersiz beslenme belirtileri gösterdiğini belgelemiş, yaşam alanları ise kısıtlayıcı ve hapishane benzeri olarak tanımlanıyordu.
İlk önemli raporların üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen aileler ve avukatlar, durumun rahatsız edici derecede tanıdık olduğunu söylüyor.
Ailelerin ifadeleri derin yapısal başarısızlıkları ortaya koyuyor
Kurumsallaşmış bireylerin akrabalarından gelen açıklamalar, normalde gizli kalacak olan koşullara ilişkin kamuoyuna nadir bilgiler sağlıyor.
İstanbul’un Çatalca ilçesinden bir aile, Türkiye Today’e verdiği röportajda, zihinsel engelli bir akrabasına defalarca fiziksel şiddet uygulandığını, gözaltı hücrelerini andıran demir parmaklıklı odaları tarif ettiğini bildirdi.
Bireyin geri gönderilmemek için yalvaracağını ancak sınırlı destek alternatiflerinin mevcut olması nedeniyle ailelerin çoğu zaman imkansız seçimlerle karşı karşıya kaldıklarını söylüyorlar.
İstanbul’da yakını bu bakımevlerinde bulunan işçi Osman K., yakınlarının içeriye alınmadığı ve çekim yapılmasının yasak olduğu tesislerde “davranışlarını düzeltmeyenler” için de izolasyon odaları bulunduğunu söylüyor.
Psikiyatri kurumlarını izlemeye adanmış aktif sivil toplum kuruluşlarının ve bir zamanlar bu sorunları belgeleyen savunucu grupların yokluğu artık faaliyet göstermiyor ve raporlama görevi büyük ölçüde ailelere ve bakıcılara kalıyor.
Sonuç olarak, suiistimaller çoğunlukla belgelenmeden kalıyor ve geniş ölçekte doğrulanması zor oluyor.
Resimde Türkiye’de bulunan engellilere yönelik bir bakım evinin dış cephesi gösterilmektedir.
Sorun bütçe değil
Onlarca yıl önce ve şimdi, yetkililer keyfi gözaltı, fiziksel istismar veya cezai psikiyatrik uygulamalara ilişkin iddiaları periyodik olarak reddetti.
Araştırmacılar Zihinsel Engelli Hakları Uluslararası (MDRI)2000’li yılların ortalarında saha ziyaretleri gerçekleştiren, daha sonra bulgularının doğruluğunu doğruladı ve suiistimallerin izole edilmiş suiistimallerden ziyade sistemik politika başarısızlıklarını yansıttığını savundu.
Geçmişte, aralarında Amerikan Psikiyatri Birliği’ne bağlı bir komitenin de bulunduğu uluslararası psikiyatri organları, ülkenin sınırlı kurumsal kapasitesine rağmen Türkiye’deki profesyonel camianın bakım standartlarının yükseltilmesine destek vermekle ilgilendiklerini ifade etmişti.
Uzmanlar, benzer kaynaklara sahip veya daha az kaynağa sahip diğer ülkelerin bu tür olaylara Türkiye’den daha etkin müdahale ettiğini, sorunun bütçede değil politikalarda olduğunu kaydetti.
Daha Fazla Okunacak

Reform çabaları: Kağıt üzerinde ilerleme, uygulamadaki boşluklar
Türkiye, toplum temelli ruh sağlığı hizmetlerine geçişi amaçlayan çeşitli girişimler başlatmıştır. 2006 Ulusal Ruh Sağlığı Politikası ve 2011 Ruh Sağlığı Eylem Planı ayakta tedavi destek merkezleri ve erken müdahale programlarının temelini oluşturdu.
Bu adımlar politika düzeyinde önemli olsa da, Türkiye’nin hâlâ uygulanabilir hakların, kurumsal hesap verebilirliğin ve standart uygulamayla bağımsız izlemenin sağlanması için temel bir unsur olan kapsamlı bir ruh sağlığı yasasına sahip olmaması şeklindeki temel sorunu çözmedi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yakın zamanda özel bakım evleri ve bakım tesislerini düzenleyen yeni bir yasa teklifi üzerinde çalışmaların devam ettiğini belirtti.
Yetkililer, yasa taslağının bakanlığa denetim yapma ve kurumların gerekli standartları karşılamaması durumunda yaptırım uygulama yetkisi vereceğini söylüyor.
Hala hesap verebilirlik arayan bir sistem
Yaklaşık yirmi yıldır süren uluslararası baskıya, değişen politikalara ve ara sıra yapılan denetimlere rağmen, mevcut kanıtlar birçok psikiyatri merkezinin asgari düzeyde şeffaflık ve tutarsız standartlarla çalışmaya devam ettiğini göstermektedir.
Aileler için güvenilir alternatiflerin olmayışı, onları genellikle güvenmedikleri ancak kaçınamadıkları kurumlara bağımlı bırakıyor.
Politika yapıcılara göre, kapsamlı bir ruh sağlığı yasasının bulunmaması, Türkiye’yi Avrupa’nın insan hakları beklentileriyle uyumlu hale getirme çabalarını baltalamaya devam ediyor.


